"Gazi" kelimesi, toplumda sıkça duyduğumuz bir kavramdır. Ancak günlük kullanımın ötesinde, bu kavramın hukuki bir anlamı da vardır. Hukuken gazilik; devletin iç ve dış güvenliğini sağlamakla görevli asker ya da bazı durumlarda kamu görevlilerinin, görev esnasında yaralanmaları sonucu elde ettikleri bir statüdür.
Gazilik statüsünün tanımlanabilmesi için öncelikle “kamu hizmeti” kavramının anlaşılması gerekir. Kamu hizmeti, devletin toplum yararına sunduğu hizmetler bütünüdür. Dolayısıyla bir kişinin görev dışındaki yaralanmaları gazilik kapsamında değerlendirilmez. Gazilik ancak bu kamu görevini icra ederken yaşanan bir yaralanma sonucu söz konusu olabilir.
Tarihsel süreçte gazi unvanı, toplumun güvenliğini sağlayan ve bu uğurda canını riske atan kişilere verilen saygıdeğer bir nitelik olmuştur. Bu bağlamda, gazilik hem hukuki hem de ahlaki ve sosyal bir değer taşır.
Türk hukukunda gazilik farklı yasal düzenlemelerle tanımlanmıştır. Gazilik statüsü kazanabilecek kişiler çeşitli kanunlarla belirlenmiştir:
İstiklal, Kore ve Kıbrıs Gazileri:
1005 sayılı Kanun’a göre bu savaşlara fiilen katılanlara gazi unvanı verilmiştir.
Malul ve Muharip Gaziler:
2847 sayılı Kanun kapsamında harp malulü ve muharip gazi statüleri düzenlenmiştir.
15 Temmuz Gazileri:
15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine karşı mücadele eden siviller ve güvenlik personeli, 675 sayılı KHK ile gazi statüsü almıştır.
Muharip gaziler, Türk Silahlı Kuvvetleri veya bağlı komutanlık personellerinden, TBMM kararıyla ilan edilen bir savaşta fiilen görev yapan kişilerdir. İstiklal Harbi, Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan gaziler bu kapsamda değerlendirilir.
Malul gaziler; savaş, terörle mücadele ya da benzeri operasyonlar sırasında yaralanarak, tedavi sonucunda engelli hale gelen ve bu durumları resmi raporlarla belgelenen kişilerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve Sahil Güvenlik personelleri bu kapsama girebilir.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında direnişe katılan ve bu süreçte yaralanan siviller ya da kamu görevlileri de gazi sayılmaktadır. Bu kişilere çeşitli sosyal ve ekonomik haklar tanınmıştır.
Her gazilik türü için geçerli olan hak ve maaş uygulamaları ilgili kanunlarda belirlenmiştir. Örneğin:
1005 sayılı Kanun: Harp malullerine şeref aylığı bağlanmasını düzenler.
3713 sayılı Kanun: Terörle mücadelede yaralanan güvenlik personellerine maaş bağlanmasını düzenler.
15 Temmuz Gazileri: Malul sayılanlara maaş ve sosyal haklar verilirken, malul sayılmayanlara sadece bazı haklar tanınır.
Bu iki kavram sıklıkla karıştırılmaktadır. Gazilik bir unvanken, vazife malullüğü hukuki bir statüdür. Bir kişi aynı anda hem gazi hem de vazife malulü olabilir; ancak her zaman böyle olmayabilir. Gazilik görevde yaralanma sonucu kazanılan onursal bir sıfattır; vazife malullüğü ise çalışamaz duruma gelinmesinden doğan özlük haklarını ifade eder.
Gazilik, yalnızca hukuki bir statü değil; aynı zamanda toplumsal bir takdirin göstergesidir. Bu unvanı taşıyan kişiler, devletin ve milletin huzuru için fedakârca görev yapan kahramanlardır. Türk hukuk sistemi, bu kişilere hem sosyal hem de ekonomik olarak çeşitli haklar tanımaktadır.
Gazi, yalnızca cepheden dönen bir asker değildir. O, milletin hafızasında yer edinmiş bir kahraman, topluma örnek olacak bir öncüdür.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu unvanın en büyük ve en yüce temsilcisidir. Bugünün gazileri, Atatürk’ün bıraktığı o kutlu mirasın yaşayan temsilcileridir.
Gazilik; vakar, alçakgönüllülük, sadakat ve yüksek ahlak demektir. Gazi, vatanı için ölümü göze almış, yaşarken bu fedakârlığın onurunu taşıyan kişidir.
Gazi, sadece savaş alanlarında değil, günlük yaşamında da örnek kişiliğiyle toplum içinde öne çıkar.
Hiçbir çıkar gözetmeden, kimseye minnet etmeden yaşar. Gaziliğini bir üstünlük aracı olarak görmez; aksine, bu unvanı taşımanın ağırlığını ve sorumluluğunu daima hisseder.
Bir Gazi, devletine küsemez. Devletine her daim sadıktır.
Gazilik, bireysel bir gurur değil, toplumsal bir sorumluluktur. Bu yüzden Gazi, devlet düşmanlarıyla aynı safta durmaz; daima bayrağının, milletinin ve Cumhuriyetinin yanında olur.
Gazi, derneğini sahiplenir. Onu, geçmişiyle, değerleriyle yaşatmak için çalışır. Derneğine küsmez, onu yüceltmekten geri durmaz.
Dernek tüzüğüne ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına saygısı tamdır; bu konuda herkese örnek olacak bir duruş sergiler.
Gazi; birlik ve beraberliğin savunucusudur. Gazi arkadaşlarına karşı anlayışlı, sabırlı ve saygılıdır. Özellikle kendisinden yaşça büyük olan gazilere karşı derin bir hürmet duyar. Çünkü bilir ki, her bir Gazi’nin taşıdığı yara izi bir kahramanlık hikâyesidir.
Her bireyin olduğu gibi, gazinin de siyasi görüşü olabilir. Ancak hiçbir Gazi, bu onurlu unvanı ya da derneğini siyasete alet etmez.
Gazi, devletin ve milletin ortak değerlerinde buluşur. Partiler üstü bir aidiyetin sembolüdür.
Bu nedenle, hiçbir siyasi yürüyüşe, mitinge ya da toplantıya “gazilik” sıfatıyla katılamaz. Dernek içinde siyasi tartışmalardan uzak durur.
Çünkü gazi kimliği; ayrışmanın değil, birliğin sembolüdür.
Gazinin kalbinde yanmakta olan ateş hiç sönmez:
Bu ateş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgiyle alevlenir.
Bu ateş, vatan toprağının kutsallığına inanmakla harlanır.
Bu ateş, al bayrağın gökyüzünde özgürce dalgalanmasına duyulan aşkla büyür.
Bu ateş, Cumhuriyetin kazanımlarına sadakatle korunur.
Ve bu ateş, Türklük onurunu taşımanın gururuyla sonsuza dek yanar.
Gazilerimiz, bu toprakların sessiz kahramanlarıdır.
Onlara duyulan saygı, aslında milletin kendi varlığına duyduğu saygıdır.
Onların hikâyeleri, her Türk evladının kulağına fısıldanan bir destandır.
Gaziliği anlamak; fedakârlığı, sadakati, cesareti ve sevgiyi anlamaktır.
Gaziye sahip çıkmak, Cumhuriyet’e, bayrağa ve bağımsızlığa sahip çıkmaktır.